İstanbul Depremi, tarihi boyunca birçok yıkıcı depreme sahne olmuş bir şehir. 1509, 1766 ve 1894 depremleri gibi büyük felaketler, İstanbul’un sismik gerçeğini hatırlatan olaylardan sadece birkaçıdır. Uzmanlar, Marmara Denizi’nde beklenen büyük depremin, artık kaçınılmaz bir gerçek olduğu konusunda hemfikir. Peki, son yaşanan depremler neyi gösteriyor? İstanbul ne kadar hazır? Bireysel ve toplumsal olarak hangi önlemleri almamız gerekiyor?
2025 yılının Nisan ayında, İstanbul’da veya Marmara Bölgesi genelinde hissedilen küçük ve orta şiddette birçok deprem meydana geldi. Özellikle 18 Nisan’da Silivri açıklarında gerçekleşen 4.7 büyüklüğündeki sarsıntı, şehirde paniğe yol açtı. Deprem, can kaybına veya büyük bir hasara yol açmadı; ancak bir kez daha hazırlıksız olduğumuz gerçeğini gözler önüne serdi.
Kandilli Rasathanesi ve AFAD’ın yaptığı açıklamalara göre, Marmara Denizi’nde son dönemde artan mikro depremler, ana fay hattındaki gerilimin birikmeye devam ettiğini gösteriyor. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Marmara’daki enerji birikimi, büyük bir depremi işaret ediyor. Bu büyüklük, 7.0 ile 7.5 arasında olabilir. Zamanını kesin olarak bilmemiz mümkün değil; ancak hazırlıklı olmamız gerektiği açık.”
Benzer şekilde, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Naci Görür de defalarca, özellikle yapı stokunun yenilenmesi ve bireysel hazırlıkların artırılması gerektiğini vurguladı.
1999 Gölcük Depremi sonrası İstanbul’da bazı önemli adımlar atıldı. Özellikle “İstanbul Deprem Master Planı” hazırlandı ve kentsel dönüşüm projeleri hız kazandı. Ancak 2025 itibarıyla yapılan çalışmalar, hala yeterli seviyeye ulaşmadığımızı gösteriyor.
İstanbul Depremi Mevcut Durum:
İBB, yeni dönemde afet lojistiği için önemli adımlar atsa da, şehrin büyüklüğü veya nüfus yoğunluğu göz önüne alındığında mevcut hazırlıklar yetersiz kalıyor.
İstanbul Depremi gerçeğiyle yüzleşmenin en etkili yolu, hem kurumsal hem bireysel olarak hazırlıklı olmaktır. İşte her İstanbullunun uygulaması gereken temel adımlar:
Deprem sonrasında ilk 72 saat kritik öneme sahiptir. Bu süre zarfında temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için bir deprem çantası hazır bulundurmalıyız. Bu çantada şunlar bulunmalı:
Ev, iş yeri veya okul gibi bulunduğumuz mekanlarda “yaşam üçgeni” oluşturabilecek güvenli alanlar tespit edilmelidir. Deprem anında, sağlam bir masa altı veya kolonlara yakın boşluklarda kendimizi korumalıyız.
Özellikle eski yapılarda oturanlar için, yapının taşıyıcı sisteminin bir uzman tarafından kontrol edilmesi büyük önem taşıyor. Zayıf binalarda güçlendirme yapılması veya taşınma seçenekleri değerlendirir.
Tüm aile bireyleriyle birlikte bir acil durum planı yapmak, olası bir depremde iletişim ve buluşma noktalarını belirlemek gerekir.
Deprem sonrası oluşacak maddi kayıpları minimize etmek için Zorunlu Deprem Sigortası yaptırmak, ayrıca isteğe bağlı konut sigortası ile eşyaları da güvence altına almak gerekiyor.
İstanbul gibi mega kentlerde yalnız bireysel tedbirler değil, kamusal önlemler de hayati önem taşır. Uzmanlara göre yapılması gerekenler şunlardır:
İstanbul’da büyük bir depremin meydana gelmesi yalnızca bir olasılık değil, bilimsel veriler ışığında neredeyse kesin bir gelecektir. Ancak bu geleceğe hazırlıklı olup olmamak bizim elimizde. Unutmayalım ki “deprem öldürmez, bina öldürür” sözü her zamankinden daha geçerli.
Bireysel önlemlerimizi almak, yaşadığımız binaların güvenliğini sağlamak ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek; İstanbul’un büyük deprem gerçeğiyle yüzleşmesinde en önemli adımlardır. Şimdiden harekete geçmek, gelecekte hayat kurtarır.
0 Oylar: 0 Oylar, 0 Oylar (0 Puanlar)